Ajan-Provokatör Engin Kaya'nın İtirafları

Ajan-Provokatör Engin Kaya'nın İtirafları

Devamını Oku »

Kitap Adı: Ajan-Provokatör Engin Kaya'nın İtirafları


Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız


Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız



GİRİŞ

ENGİN KAYA; hakkında bir çok şey söylenen, yalan, yanlış, eksik, doğru bilgilerle, üzerinde spekülasyon yapılan; cezalandırılmasını Devrimci Sol üstlendiği halde, bunun bile, bilinçli olarak çarpıtılıp üzerinde fırtınalar kopartılan bir ajan provokatör. Aşağıda O'nun 12 günlük gözetim öyküsünü ve bu sürede verdiği ifadeleri bulacaksınız. Burada, bir ajan provokatörün karmaşık iç yapısını, dengesiz kişiliğini de göreceksiniz. Devrimci Sol'un bu çabası; çevremizdeki Engin Kaya'ları açığa çıkarma ve yeni yeni E. Kayaların türemesini engelleme mücadelesine katkı olarak görülmelidir.
Engin Kaya'yı MİT; Mustafa Curnaz'ın 2000'e Doğru'dakl açıklaması henüz
yayınlanmadan, kendi kaynaklarından öğrenir öğrenmez uyarıyor. İlk hafta dergide E.K. hakkında ayrıntılı bir şey yazılmayınca, kendi deyimiyle "hayatının hatasını" yapıyor. İkinci hafta, dergi daha basıma verilmeden, Perşembe ya da Cuma günü, MİT tarafından uyarılarak güvenli bir yere (deşifre olan MİT'çi Kaya'nın gönderildiği Tekirdağ'a) gönderilmek istenir. Bir-iki gün kalacak yer bulabileceğini belirten E.K. "patronlarıyla" Pazartesi günü PTT Hastanesi'nde buluşmak üzere randevu ayarlayarak ayrılıyor.
Pazar sabahı kendi isminin dergide yayınlandığını görünce, panik halinde, apartopar hazırlık yapıp, kaldığı yerden ayrılıyor. Trene binip, Haydarpaşa'ya gelmeden, Söğütlü Çeşme İstasyonu'nda iniyor. Orada, rastlantıyla, Bostancı yönüne gitmek için istasyona yönelen iki yoldaşımızdan biri tarafından, -tanışıklıkları oldukça eskilere dayandığı için- görülür görülmez tanınıyor. Bunun üzerine yoldaşlarımız, gitmekten vazgeçip E.K'yı izlemeye başlıyorlar. Tedirgin bir halde, etrafını sık sık kontrol eden E.K. bir müddet sonra tanıdığı yoldaşımızı farkediyor. Başlangıçta, amaçları E.K'nın kaldığı yeri tespit etmek olan yoldaşlarımız,
bunun üzerine düşüncelerini değiştirip, süratle haini teslim alıyorlar. Geçici
olarak bir yere götürülen E.K'nın başında yoldaşlarımızdan biri beklerken, diğeri Hareketimizi olaydan bilgilendiriyor. İşte, büyük bir rastlantı, devrimci uyanıklık ve pratik inisiyatifçilik ile bir ajan provokatör ele geçmişti. Gerekli önlemleri alıp MİT'in, Siyasi Polisin ulaşamayacağı
bir yerde sorgulamaya başlandı. Bu tür hainlerin sorgulamasına ilişkin Türkiye'de devrimci hareketlerin geçmiş mücadelelerinden günümüze kalan doğrudürüst yaşanan bir deney yoktu. Bir bakıma bu ilk olacaktı. Sorguda izlenecek yöntem konusunda, Hareketimizin verdiği perspektif açıktı: Bütün ihanetine karsın, E.K'ya işkence, psikolojik baskı vb. yöntemler kesinlikle uygulanmayacak, hakaret edilmeyecek, ikna yolu seçilecekti. Yaşadığımız koşullarda, uygulanabilmesi için, oldukça zorluklar içeren bu perspektif doğrultusunda başından sonuna kadar hareket edildi.

Hain, biraz da bu hoşgörünün etkisiyle, tam 10 gün boyunca, kafasında senaryosunu çizdiği bir kurguyu, büyük bir soğukkanlılıkla oynadı. Kurgusunu, esas olarak kısmi doğruları yanıltıcı bilgilerle bezeyerek inatla sürdürüyordu. Başından beri MİT'le bağlantısını kabullenmişti. Ama bunu özellikle Tuzla Olayı'nın hemen akabinde -11 Ekim'de- kurulmuş bir bağlantı olduğunu,daha sonra da ufak tefek bazı ihbarları içeren bir ilişkiler zinciri olduğunu söylüyordu. Tam 10 gün boyunca. Bunu ısrarla bizim inanmadığımızı bile bile savundu. Bu arada, sorgu ya ara verdiğimizde O'nu ikna etmek için çabalarımız eksik olmuyordu. Ne bu 10 gün, ne de daha sonraki gelen günler boyunca, Hareketin verdiği perspektiften sapmadan, olanaklar ölçüsünde, o koşullardaki rahatlık kendisine sağlanmaya çalışıldı. Kendi anlatımları arasındaki çelişkiler sıralanarak, iyi niyetimizin sınırlarını zorladığı durumlar söz konusu olsa bile, ikna yöntemi dışına taşılmadı.
Sorgunun 10'uncu günü, bir kez daha uzun uzun konuştuk. O'na düşünmesi için zaman bırakarak, video kayıt için hazırlıklara başladık. 10 gündür traş olmamıştı, traş olmasını sağladık. Yine 10 gündür güvenlik nedeniyle bağlı olan gözleri açıldı. Ve video çekimlerine başlanacaktı. Tam çekimler başlarken bir kez daha konuşuldu. E.K. tam o anda,"ne olursa olsun, bütün yönleriyle konuşacağını" açıkladı. Uzun ve zahmetli çabamız, O'na gösterdiğimiz insancıl yaklaşımımız sonucunu gösteriyordu. Hareketimizin bize gösterdiği zor ama doğru olan yöntemi uygulayarak sonuç alıyorduk. Video çekiminden amaç, sorgunun bütününü kayıt değildi. Bu, hem imkansız hem de sakıncalıydı. Sadece sorgunun hangi koşullarda yapıldığını hainin kendi sesi ve görüntüsüyle teyit etmeye yönelik bir çabaydı. 10 gündür ısrarla MİT'le ilişkisinin üç aylık bir geçmişe dayandığını tekrarlayıp duran E.K. 1985 yılından bu yana MİT'le işbirliği halinde yürüttüğü faaliyeti, yaptıklarını, yakalattıklarını, çalışmada izledikleri yöntemleri ve nihayet Tuzla Katliamı'nı ve katliamdaki rolünü ayrıntılarıyla anlattı. E.K. oturmamış, tipik bir kişilik, dengesiz, mecara arayan bir tip. Zaman zaman cesur gibi görünmeye çalışsa da, aslında alabildiğine korkak, zavallı biriydi. Çekim sırasında "MİT'teki edindiğim deney ve tecrübeye dayanarak şimdiye dek ölüme hazır, cesur ve ilişkilerimi koruyan bir kurguyu oynadım" derken samimiydi. Katledilmesine neden olduğu İSMAİL HAKKI ADALI; haini en çok etkileyen biri. Olayları aktarırken bizim çıkarttığımız sonuç: O, Tuzla'da İsmail ve diğer üç devrimcinin katledileceğini bilmemektedir, sadece yakalanacaklarını sanıyor.
Zaten onun için yakalatma, randevuları tespit ettirme, yeni ilişkilere sızma rutin işler... Bu tür şeyleri "ufak-tefek işler" kategorisinden sayar. Tuzla'da işler, O'nun düşündüğü gibi değil de, bir katliam seklinde gelişince, bu sonuç, hainin beyninde bir şok yaratmıştır. Bu şoku olayı anlatırken yeniden yaşıyordu sanki. O olayı ve sonrasını anlatırken, hele hele katliam sonrası MİT tarafından dört devrimcinin kanı için üçbuçuk milyon lira ödüllendirildiğini anlatırken bizim de kanımız donmuştu, olayın şokunu o an hepimiz yaşadık. Bizdeki etkileme; dört yurtsever-devrimcinin dökülen kanı karşılığında, bu alçağın üçbuçuk milyonu rahatça alıp, yiyebildiğini, artık bu girdaba bir kez girdiğinde de, bu tür 'işleri' rutin işler kategorisinde sayıp olağan karşılayabileceğini ve giderek çağdaş bir MOLOCH haline dönüşebileceğini gördüğümüzdendi. 

O'ndaki şok ise; bir yandan yaptığı alçaklığın boyutunu bütün dehşetiyle gör düğü için bir korkuya kapılma yanını içerse de bir diğer yandan ölenler arasında İsmail Hakkı'nın olması O'nu üzmüştür. Ama sadece ve sadece İsmail'inki. Çünkü İsmail kişiliğiyle O'nu etkilemiştir. Tuzla Olayı'nı anlatırken İsmail İsimi geçtikçe gözleri yaşarır gibi oluyordu. Artık bu bir "timsah gözyaşları" mı yoksa samimi bir yan var mı?... Belki biri ya da diğeri... Ama en doğrusu bu noktada paradoks gibi görünse de her iki yan iç içeydi. İsmail'in isminin geçtiği her yerde "İsmail Yoldaş" seklinde betimlemelerde bulunması, aralarındaki sıcak ilişkilerin bir ürünü olsa gerek.

Ek'lerde görüleceği gibi kendi el yazısıyla TKP-ML'ye verilmemesi için
Hareketimizden özel talebi oldu. O'nun talebi üzerine değil de salt güvenlik
nedeniyle de olsa o şartlarda TKP-ML'ye vermemiz zordu.
Hainin sorgusu; Bir, genel olarak MİT'teki genel çalışma mantığının anlattırılması; İki, TKP-ML'ye yönelik özel sorgu; Üç, istihbari sorgu şeklinde gelişti. Bu özel bölümleri banttan ve bant çözümlerinden çıkartıyoruz. Çıkarttığımız bölümleri (...) seklinde belirttik. Bu bölümler ilgili olanlara ilgileri oranında sunulmuştur. Ayrıca bant çözümlemelerinde... şeklinde geçen yerler, E.K.'nın duraklamalarını gösteriyor. Bantları dinleyenler şu hususu göz önüne almalı: Devrimci Sol adına sorulan sorular kayıttan silinmiştir. Bu nedenle bantlar, bu çözümleme metniyle
birlikte dinlendiğinde daha anlaşılır olur. Sorgulama esnasında, MİT'le ilişkilerindeki gerçeği bütün yönleriyle sergilerse, bu konuda bizi ikna ederse, bu durumun hafifletici bir neden olarak göz önüne alınacağı belirtildi. Tamamı 50 küsur sayfa olan İfadesine rağmen, hala sakladığı,
ısrarla koruduğu yanlar oldu. Sonuçta samimiyetine ilişkin bütünüyle hareketimizi ikna edemedi. Bu çelişkileri O'nun ağzından açıklığa kavuşturmak Hareketimizin onaylayacağı yöntemle mümkün olabilirdi. Ama bu bizim işimiz değildi. 

Ayrıca zaten bu çelişik konulara ilişkin çıkarabileceğimiz yorumlarla gerekli mantıksal sonuçları çıkarabilmiştik. Üstelik bu durum hainin cezasını etkileyecek bir özellik taşımıyordu.

E.K. gerek suçlarını itiraf ettikten sonra, gerekse önce bizi sürekli olarak
MİT'e yönelik bir operasyon yapmaya "ikna" etme çabası içinde oldu. Anlatımlarından bu sezilebilir. Sözde MİT'e yönelik bir "kıskaç harekatı" düzenlenebileceğini ya da benzer yollar öneriyordu. Ayrıca kendisi de bu "harekat'ta seve seve (!) görev alabileceğini vurguluyordu. Bütün bunlar kurtuluş için yollar arama çabalarıydı.

Aşağıda hainin onuncu günden sonra video çekimiyle başladığı itiraflarını
sunuyoruz. Bundan tüm devrimci-demokratların çıkaracağı dersler kadar,
MİT'in devrimcilere yönelik yürüttüğü "kirli savaşta" şu veya bu nedenle yer
almış maşaların da gereken dersi çıkaracağını umuyoruz.

DEVRİMCİ SOL

0 Reviews